16 Temmuz 2015 Perşembe

Kitap Yorumu | Karanlık Zihinler - Alexandra Bracken

Orjinal Adı: The Darkest Mind
Türkçe: Karanlık Zihinler
Yazarı: Alexandra Bracken
Yayınevi: Parodi
Sayfa Sayısı: 576


Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir, anılarınızı hiç yaşamamışsınız gibi silebilirim.
Henüz 10 yaşındayken Thurmond'daki bu rehabilitasyon kampına gönderildim. Hem de kendi ailem tarafından.
Burada her adımımız izleniyor, nefes alış verişlerimiz bile.
Yalnız değilim.
Maviler...Yeşiller...Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık Zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
                                              Ve kaçanlar...



Serinin ilk kitabı olan Karanlık Zihinler'i nihayet (!) 11 gün sonunda bitirmiş bulunmaktayım. Ucu ucuna Reading Slumpa girmekten kurtuldum gerçekten. Kitabı D&R'ın 10 TL kampanyasından Sen Benim Diğer Yarımsın ve Bazıları Kalbini Dinler ile birlikte almıştım. O ikisine o kadar çok bayılmıştım ki neden bilmiyorum ama Karanlık Zihinler içinde bir beklenti oluşturdu bende. Sanırım aa bu iki kitap güzelse üçüncüsü de güzel olur ya gibi bir hisse kapıldım. Birde ben bu kitapla ilgili çok güzel yorumlar okumuştum. Herkes harika, sonuna bayıldım, Buz Kapanı bir an önce çıksın falan diye yorumlar yazmıştı. Hal böyle olunca aldım elime okumaya başladım.Ve 11 günün sonunda kitabın yorumu ile karşınızdayım. En iyisi çok uzatmadan biraz konudan bahsedip yoruma geçeyim ben.

Ruby salgında hayatta kalan çocuklardan biridir. Fakat hayatta kalanlar IAAN adı verilen hastalığa yakalananlardır. Bu hastalık sonucunda bu çocuklar bir takım özel yetenekler kazanırlar. Ve bu çocukları yeteneklerine göre beş gruba bölerler. Maviler, yeşiller, turuncular, sarılar ve kırmızılar. Aileler ne yapacağını bilemez. Kimi çocuklarını rehabilitasyon merkezlerine gönderir onlardan korktukları için, kimi ise onları devletten saklar.


Kitap çok güzel bir şekilde başladı. Konusu, kurgusu o kadar farklı geldi ki. Fakat 100 sayfadan sonra kitap bi monotonlaştı, bi ağırlaştı. Kitabı bıraktığım anlarda elime alasım gelmedi. Aldığımda saatlerce başında kalıp 50-100 sayfa okuyabildim. Bana kalırsa yazar çok çok uzun bir giriş kitabı yazmış. Seriyi üç kitap yapmak yerine uzattığı yerleri kısaltarak iki kitaba düşürebilirdi diye düşünüyorum. Çünkü bi ara gerçekten bunaldım. Okuyorum, okuyorum hep aynı yerde sayıyor gibi hissediyorum. Dedim sorun bende mi acaba herkes güzel yorum yapmıştı. Sonra girdim bir daha baktım yorumlara. Ve benim kadar sıkılan bir sürü insan görünce o kadar mutlu oldum ki anlatamam :D Bir çok insan beni biraz gaza getirmişti üstelik. Sonları çok güzel, ortalarda sıkılırsın zaten sakın bırakma diye. Ama üzülerek belirtmeliyim ki o sondan da beklediğimi alamadım. Evet beklenmedik bir sondu. Fakat 570 sayfa sabretmeme değecek bir son değildi.Neyse velhasıl bu kitabı sevmedim arkadaşlar, ne yaparsam yapayım sevemedim. Konusu o kadar güzel olmasına rağmen çok bunaltıcı bir yanı olduğunu düşünüyorum. Üstelik bana göre yazarın dili de çok ağır. Ben seriye devam etmeyi düşünmüyorum. Okuyan bir arkadaşa anlattırırım artık :D Kitaba puanım 2/5 İki puanı da kurguyu çok beğendiğim için verdim.

Ben aslında çok fazla şey yazmak istiyorum ama bunu spoiler vermeden yapmam imkansız. O yüzden bu yorumda benden bu kadar. Okuduğunuz için teşekkür eder iyi okumalar dilerim :)



2 yorum:

back to top