Geçenlerde D&R'ın internet sitesinde 10 TL kampanyası vardı. Kitap almaya da niyetim yoktu şöyle bir göz atayım dedim. Atmaz olaydım. Durur muyum hiç, çok istediğim kitapları 10 TL'ye bulunca attım sepete. Nede olsa TÜYAP'a gidemeyecekti bu kız :(
Dex'in çok merak ettiğim kitapları vardı, bende fotoğraftaki 5 kitabı seçtim. Bana Dokunma, Beni Bırakma 10 TL iken son kitap olan Beni Yakma normal fiyatı ile satılıyordu. Bende sonra alırım diye almadım. ( Üstelik son kitap tuvalet kağıdı gibi olduğu halde normal fiyattaydı. )
Brandon Sanderson çok merak ettiğim bir yazar. Bende Sissoylu olduğu halde gözüm okumayı yemediği için hala okuyamamıştım. Steelheart'ta çok beğenilen bir kitaptı, hooop sepete.
Karanlık Zafer, Ölümcül Merhamet'in ikinci kitabı olduğu için attım sepete. Gerçi hala Ölümcül Merhamet'i de okuyabilmiş değilim ama olsundu. Kimi Öptüğüne Dikkat Et, oldukça merak ettiğim Karanlık Elementler serisinin ilk kitabı. Henüz hiç birisini okumaya fırsatım olmasada bir gün olacak, inanıyorum.
Son olarakta Scarlet'i aldım. Scarlet 10 TL kampanyasında değildi maalesef. Ama Cinder'ı o kadar çok sevmiştim ki seriyi yavaş yavaş tamamlasam iyi olur dedim. Kitaplarım da hasarsız geldiler.
Uzun zamandır Pegasus almamıştım fiyatlardan dolayı. Ama Pegasus'tan almak istediğim kitaplar öyle bir birikmeye başladı ki bi yerden sonra fiyatları umursamamaya başladım. Zaten Pegasus aldığı paranın hakkını veren bir yayınevi olduğu için kitaplar elinize geldiği andan itibaren iyi ki almışım be diyorsunuz. Kitapyurdu'nda Pegasus'ta %35 indirim var Kasım sonuna kadar. Bende ondan yararlanayım dedim. 5.Dalga Ocak'ta vizyona gireceği için bir an önce almak istediğim bir kitaptı, konusu ise ayrı bir ilgi çekici. Kızıl Kraliçe, Eleanor & Park, Mucize kapaklarına inanılmaz bayıldığım, Pegasus'un yine kendini konuşturduğu harika kitaplar. Çıkmalarını resmen dört gözle bekliyordum almasam olmazdı. Son olarakta Uyumsuz Bir Genç Kızın Anatomisi, aslında alışveriş listemde olan ama öncelikli olmayan kitaplardandı. Fakat kitapyurdunda sınırlı sayıda imzalı olduğu için attım sepete. İmzalı kitaplara zaafım olabilir :) Alışverişimin minnoşu da önde gördüğünüz Kedili Ajanda 2016. 2015 Ajandasını çok keyif alarak kullandım. İçine hangi kitaba hangi gün başlayıp hangi gün bitirdiğimi not aldığım ajandam bu. Ve çok kullanışlı olduğunu düşünüyorum.
Aldıklarım ve takasla gelenler bu kadardı. Kendimi biraz durdurmaya çalışıyorum okunacak çok kitabım olduğu için ama ancak bu kadar oluyor :) Şimdide gelelim bu iki ayda gelen hediye kitaplara.
“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’ü öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım. Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok. Öyle bir dönem geldi ve geçti.”
Sadece 16 yaşında olan Frank’in olağanüstü özel, aykırı dünyasına – kaldırabilecekseniz eğer – adım atın.
Yorumu yakında gelecek.
"Bedelini ödediğim hatalarımdan dolayı kimse beni yargılayamaz..."
Yaşadığın hayatın üzerinde bıraktığı izleri fark edebilmek için ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmayı bekleme. Bazen sadece 18 saatlik bir zaman dilimi dahi, koca bir hayat kadar uzun gelir insana. En büyük aşkların filizlendiği ve en devrimci düşüncelerin toprağa düştüğü anlar zaten en dar ve çıkmaz zamanlar değil midir? Belki de bu yüzden hayat dediğin yarın cayacakmışsın gibi yaşanır...
"Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır..."
Tek bir masum insanın haksız yere mahkûm olmasındansa on suçlunun serbest kalması daha iyidir...
Kardeşinin katilini bulmak için Cinayet Masası dedektifi olan kimya öğretmeni Tracy Crosswhite’ın çarpıcı öyküsü...
Kardeşinin kayboluşundan cesedinin bulunuşuna dek geçen yirmi yıl boyunca içini kemiren şüphe yüzünden gerçeğin peşine düşen Tracy Crosswhite, sahte delillerle cezaevine tıkılan Edmund House’u kurtarmak için elinden geleni yapar. House’un serbest kalmasıyla adalet yerini bulmuş olsa da katil hâlâ bulunamamış, Tracy’nin vicdan azabı son bulmamıştır. Tracy’nin bulması gereken cevaplar onu yaşamak ya da ölmek üzerine bir seçime götürür. Ya adalet yerini bulacak ya da her şey sonsuza kadar bir sır olarak kalacaktır.
Yakında yorumu gelecek.
Köken Vampir ailesi bin sene evvel birbirlerine bir söz verdi. Her zaman ve sonsuza dek bir arada kalacaklardı. Ama verilen sözleri tutmak ölümsüzken bile kolay değildi. 1722 yılında New Orleans’a ayak basan Köken Vampirler Klaus, Elijah ve Rebekah Mikaelson tehlikeli geçmişlerini arkalarında bıraktıklarını zannederler. Ne var ki bölgelerini kimseyle paylaşmak istemeyen cadılar ve kurt adamlar bu kanunsuz şehirde cirit atmaktadır. Üstelik çok yakında gerçekleşmesi planlanan bir evlilikle birlikte aralarındaki ittifak sonsuza dek mühürlenecektir. Ama düşmanları birbirine düştüğünde kendilerini çok daha güvende hisseden Köken Vampirlerin şehri bu iki klana teslim etmeye hiç niyetleri yoktur. Özellikle de müstakbel gelin Vivianne’e gönlünü kaptıran Klaus’un. Elijah ailesi ile birlikte güvende olabilecekleri bir yuva aramakla, Rebekah da Fransız ordusunu kendi saflarına katmakla uğraşırken aşk sarhoşu Klaus hem kendisini hem de ailesini büyük bir tehlikeye atacak olayların içine sürüklenmektedir.
Anka Kuşu dokundu ve her şey değişti... Carmen, her zaman sıkıcı bir hayatı olduğundan şikâyet eden genç bir kızken, bir anda kendini başa çıkamayacağı bir karmaşanın içinde bulur. Yeni tanıştığı ve kendisinin zümrüt olduğunu söyleyen Ron adında bir delikanlıyla, Dünyalıların varlığından habersiz olduğu Crictus adlı bir gezegene gidip, daha önce hiç görmediği ve kendisini öldürmek için yanıp tutuşan kardeşi Enka ile sonu gelmeyecek bir taht mücadelesine girmek zorunda kalır. Bu sırada tahtta oturan ruh avcısından kurtulmalı ve yerini bildiği tek zümrüdü ele geçirmelidir. Carmen’ın hayatı artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır, çünkü o Anka’nın ta kendisidir.
Dünyanın birçok bölgesini kasıp kavuran öldürücü bir grip virüsü ABD’nin kapılarına dayanmıştır. Kıyametin zaten bir gün gelip kendilerini bulacağını düşünen zengin ve paranoyak bir grup aile, çok önceden satın aldıkları “güvenli” limanlarına ulaşmıştır. Dış dünyayla hiçbir bağı olmayan, virüs, deprem ya da nükleer sızıntıya karşı korunaklı bu yer, toprağın metrelerce altında, lüks ve konforlu dairelerden oluşan “Özel Yer” adında bir sığınaktır.
Kapılar kilitlenir, yeraltında yaşam başlar; fakat birkaç gün sonra içlerinden birinin cesedi bulunur.
Yoksa hayatta kalmak adına en büyük tehdit aslında yeryüzünde değil de yeraltında mıdır?
Yeraltı yüksek tempolu, keskin dönemeçlerle dolu, etkileyici bir gerilim romanı.
Evlat olmak, anne ve babanın yanlışlarının cezasını çekmek ve bu cezaların hükmüne boyun eğmek olmamalıydı. Neyin bedelini ödediğini bilmeden, karanlıklarda yaşamak zorunda bırakılmamalıydı hiç kimse. Asya, babasının yanlışının cezasını ailesinden koparılıp, hiç tanımadığı bir adamla yaşamaya zorlanarak ödeyecekti. Sonradan bunun ceza mı ödül mü olduğunu da düşünmeden edemeyecekti. Boran’ın işi daha zordu. O, hem hayatına zorla dâhil edilen bu kıza alışmaya çalışacak hem de ona alışmaktan köşe bucak kaçacaktı. Üstelik yaşamaya çalıştığı karanlığın içinde neyin yalan neyin doğru olduğunu da bilmiyordu. Onları zor bir aşk bekliyordu. Bu aşk, yalan hayatları doğruya, karanlığı aydınlığa çevirebilmeleri için bir çıkış sunacaktı onlara. Şimdi yapmaları gereken tek şey; o çıkışı kaçırmamaktı.
Muhteşem bir hayatım vardı. Âşıktım, mutluydum ve istediğim her şeye sahiptim. Sonra bir gün, her şey değişti. Bir adama satıldım! Sevgilisi Brax Cliffingstone, yıldönümlerini kutlamak için Tess Snow’u Meksika’ya götürene kadar ikisinin de geleceğe dair umutları vardı. Altın rengi kumsalların, denizin ve güneşin tadını çıkaracak, birbirlerine yeniden âşık olacaklardı. Ancak gördükleri güzel rüyanın kâbusa dönmesi uzun sürmedi. Dünyanın gölgelerinden habersiz Tess, kaçırılmış, hırpalanmış ve satılmıştı. Yeniden aydınlığa kavuşmanın bedeli ise Şeytan’la yapacağı anlaşmada, yalnızca bedenini değil ruhunu da ortaya koyması demekti. Zindanımın derinliklerinde yankılanan bir fısıltı, “Gözlerindeki karanlığı görüyorum,” diyordu. “O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor.” Ve karanlığın tadı kanıma karıştı. Acı, artık kalbimin en tanıdık yolcusuydu.
50 Muhteşem Kısa Hikâye edebiyat tarihinin en iyi yazarlarının yazmış olduğu kısa hikâyelerden oluşan bir seçkidir.
Konuları itibariyle bu yazarların dünya görüşleri ve fikirleri hakkında genel olarak bilgi sahibi olabileceğimiz bu hikâyeler, günümüz dünyasında bile karşılaştığımız birçok sorun için kılavuz niteliğindedir.
Özenle seçilmiş bu hikâyeler ile hayranı olduğunuz klasik dünya edebiyatı yazarlarının başyapıtları hakkında da bir ön bilgi edinmemiz mümkün olacaktır.
Yaşamak diyorum... Ne kadar değerli değil mi? Uyandığım her yeni günden alacaklıyım çünkü ben her borcumu kolayca içime çekip bir türlü geri veremediğim nefesimle ödüyorum.
Bazı günler lime lime eksiliyor, yeni bir yaprak daha düşürüyorum gövdemden.
Neye uyanacağını bilememek öyle zor ki... Haksızlık mı yoksa kader mi? Tek bildiğim her geçen gün biraz daha eksiliyorum.
Şimdilerde yaşayarak, görerek, insanlığıma insanlık katan her değerimi sorgulayarak yaşadığım ve bir türlü geriye saramadığım günlerimi yaşıyorum. Demem o ki yaşarken kötüleşiyorum, ciddileşiyorum ve hissizleşiyorum. Kendime yabancılaşmama sebep olan kim varsa söyleyin onlara hakkımı helal etmiyorum! Yine de eyvallah ama ben en çok da beni özlüyorum...
Burak, kuşkusuz Türkiye’nin en güçlü kalemlerinden biri. Farklı tarzıyla adeta kelimelerle dans ediyor.
-Eddi Anter
Yaza yaza bilenen en güzel silahtır kalem. Ve sen sevgili Burak, keskin cümlelerinle 12’den vuruyorsun yürekleri… Gücün ve başarın yol olsun tüm aşka hasret kelimelere…
-Pia
Fom Kitap'ta bana tatlı çocuk kitapları gönderdi. Burdan onlarada kocaman teşekkürler :)
Postiga'dan dört tane cici kitap, hangisinin konusunu yazayım bilemedim :) Özellikle 2 tanesi merak ettiğim kitaplardı, kendilerine teşekkür ederim :)
Yirmili yaşlarındaki sıradan bir kadın olan Elsie Porter’ın sıra dışı hikâyesi... Yeni yılın ilk günü pizza almak için köşe başındaki pizzacıya girdiğinde Elsie kimseyi görmeyi beklemiyordu, hele de sevimli ve etkileyici Ben Ross’u asla. Ancak ikili birbirlerinden ilk görüşte etkilenmişti... Ben, Elsie ile yeniden görüşebilmek için yirmi dört saat bile bekleyememişti ve ikili sadece birkaç hafta içinde birbirlerine sırılsıklam âşık olmuştu, mayıs ayı geldiğinde ise Vegas’a kaçıp evlenmişlerdi bile. Nikâhtan sadece dokuz gün sonra Ben bir kaza geçirmiş ve Elsie olay yerine vardığında kocası çoktan acil servise doğru yola çıkmıştı. Elsie, hastaneye vardığında ise kendisini kocasının hiç tanışmadığı, hatta Elsie’nin varlığından bile haberi olmayan annesi Susan beklemekteydi… Elsie ile Ben’in ayaklarınızı yerden kesecek aşkı ve Elsie ile Susan’ın yürek burkan acılarının birbirine geçen hikâyesiyle Sonsuza Dek, Ayrı okura mutlu sona ulaşmanın birden fazla yolu olduğunu hatırlatacak.
Yorumu yakında gelecek.
Sanıyorum ki bütün kitaplar bu kadardı. Bana bu harika kitapları hediye gönderen herkese çok çok teşekkür ediyorum.
Uzun bir yazı oldu, buraya kadar okuduysanız teşekkür eder bol kitaplı günler dilerim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder