6 Aralık 2015 Pazar

Kitap Yorumu | Beni Seç- Kiera Cass

Orjinal Adı: The Selection
Türkçe: Beni Seç      
Yazarı: Kiera Cass      
Yayınevi: DEX       
Sayfa Sayısı: 304


Bir prens nasıl tavlanır?

Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçim’i kazanmanın tek yolu Prens Maxon’ı kendine aşık etmek.

America içinse Seçim, bir kabustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspen’i arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı.

America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak.

35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır?

“Açlık Oyunları ile The Bachelor arasında bir yerde duran bu roman öyle eğlenceli ki. Yazar, America’nın gizli, ilk aşkının külleri sönerken America ve Prens Maxon arasında gelişen kimyayı öyle ustaca kurmuş ki, okumaya doyamıyorsunuz.” Publishers Weekly

“Kiera Cass’in ilk romanı Beni Seç, reality şov ve distopik bir peri masalının mükemmel sentezi.” Kiersten White, Paranormal







Kitap bittiği an kendimi bir boşlukta hissettim. Kitabı okurken kendimi o dünyaya öyle bir kaptırmıştım ki sanki orada yaşıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Ve sonra kitap bitti.
Yaşadığım boşluğu tahmin edebilirsiniz.

İllea Ülkesi'nin prensi Maxon ayaklanmaya başlayan halkı yatıştırmak için yapılan Seçim'de evlenmek için Seçim'e katılan 35 kızdan birisini seçecektir. Ve bu 35 kız prensi kendilerine aşık etmek için kıyasıya mücadele edecektir. Fakat içlerinden sadece bir tanesi hem tacı takıp hem de Maxon'ın eşi olacaktır. 

America geniş boşlukları olan bir kast sisteminde büyümüş bir 5. Bütün 5'ler gibi oda sanatçı. Bu seçime sadece ailesi istediği için, evlerine biraz para gelsin diye katılıyor. Çünkü bu ne kadar kabul etmek istemesede ailesinin tek kurtuluş şansıdır. Kuradan seçileceğine bile inanmıyor ama bi bakıyor ki kurada çıkmış ve o 35 kızdan birisi olarak saraya doğru gidiyor. Üstelik herkesten sakladığı kendinden bir alt basamak olan 6'daki aşkı Aspen'i geride bırakarak.


Maxon, dünya tatlısı bir prens. Böyle tatlı prens mi olurmuş yahu diye soruyor insan kendisine. Düşünceli, herkesin isteklerini göz önünde bulundurarak hareket eden birisi Maxon. 

America karşısında kendini beğenmiş, ukala bir prens beklerken Maxon gibi birisini bulunca dengesi şaşıyor haliyle. Oysa öyle birisi olsaydı işler America için daha kolay olacaktı. 


Kitap distopya ile romantizmin çok güzel bir şekilde harmanlanmasıydı bana göre. Evet distopik kısmı çok ağır değildi ama olsundu, biz onu böyle sevdik nede olsa.


Ayrıca yazarın dili inanılmaz akıcıydı. Sayfalar nasıl akıp gitti ben hiç anlayamadım. Bir baktım ki son sayfayı okuyorum, bir baktım ki boşluktayım. 

Kitabı gerçekten tavsiye ediyorum. Bence distopya sevmeyenler bile bu kitabı sever. Şans verin derim ben.



  • "Peki, oda dolusu ağlayan kadınla nasıl baş ediyorsun?" diye sordum. Suratında komik bir şaşkınlık vardı. "Dünyada hiçbir şey bu kadar kafa karıştırıcı olamaz!" diye hızlıca fısıldadı."Nasıl durduracağım hakkında en ufak bir fikrim yok." (sayfa 145)
  • Kavanozuma baktım. Elime aldım ve kuruşun içinde döndüğünü hissettim; ne kadar da yalnızdı. "Ben de öyleyim," diye fısıldadım. " Ben de." (sayfa 170)
  • "Eğer hayatın dediğin kadar karışıksa, o kişi de burada bir yerlerde olmalı. Deneyimlerime göre, gerçek aşk genellikle en münasebetsiz olanıdır." (sayfa 174)


Buraya kadar okuduysanız teşekkür eder, bol kitaplı günler dilerim :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

back to top