18 Ocak 2016 Pazartesi
Aralık Ayında Okuduklarım
Aralık ayında 10 kitap ve 2 manga okumuşum. Sayıca ortalama gelmişti bana ama yan yana koyunca baya bir sayfa okuduğumu fark ettim. Ve Aralık ayı ile birlikte 2015'i 128 kitap ile kapamış bulunuyorum. Hedefim 80'di ve ben hedefimi baya baya geçmişim :') Darısı 2016'nın başına diyorum ve kısaca Aralık ayında okuduklarıma geçiyorum.
Ben O Değilim: Fatma Erdek kalemine hayranım. Ne yazsa su gibi akıp gidiyor. Bu kitapta da Arın ve Meriç'in hikayesini okuyoruz. Arın ve Meriç Soylu birbirine tıpatıp benzeyen ama bir o kadarda farklı ikizlerdir. Arın oturaklı, aklı başında olan ikizimiz, Meriç ise çılgın mı çılgın, çapkın, aklı bir karış havada olan ikizimiz. Bir gün Meriç, Arın'dan 3 haftalığına onun yerine geçmesini istiyor. Başta Arın bundan emin olamasa da hem kardeşini kırmak istemiyor hemde Yunanistan'da yaşadığı için memleket özlemi çekmekte. O yüzden tamam diyor. Ve Arın oluyor Meriç. İşler bundan sonra kızışıyor haliyle. Bu iki kardeş aynı zamanda aşık oluyorlar, hemde ne aşk. Puanım 4/5
Yakut Kırmızı: 2.ve 3. kitabı almadan okuduğum için kafamı duvarlara vurmak istedim. O ne tatlı bir kitap, o ne tatlı bir hikaye öyle. Kitaba başlamamla bitirmem bir oldu sanki. Puanım 5/5
Kızıl Kraliçe: Çok severek ve zevk alarak okudum Kızıl Kraliçe'yi. Takıldığım noktalar olmadı desem yalan olur. Mare'in saraya geliş kısmına oldukça takıldım daha doğrusu saraya geldikten sonra gerçekleşen bir olaya. Bana kurgu o şekilde ilerlesin diye oraya zorlama konmuş geldi. Ama buna rağmen genel olarak bakınca kitap çok hoşuma gitti. İki farklı kanın, Gümüşler ve Kızılların yaşadığı bir dünya. Gümüşlerin hepsinin kendine has yetenekleri var. Kimi zihin okuyabiliyor, kimi elementleri kontrol edebiliyor, kimi mıknatıs görevi görebiliyor. Birbirinden tehlikeli yüzlerce yetenek. Kızıllar, Gümüşlerin boyunduruğunda ezilmiş onlara hizmet ediyor, ayak işlerine bakıyor. Yoksul bir Kızıl kasabada yaşayan 17 yaşındaki Mare bir takım olaylar sonucu kendisini Gümüş Sarayında çalışırken bulur. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar'ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır. Puanım 4/5
Eleanor & Park: Kitap bittiğinde NEDEN diye feryat edip durdum. Ucu açık sonları oldum olası sevmem, karamsar bir insan olduğum için. Kafamda hep mutsuz sonlar şekilleniyor,ama bu sefer öyle olsun istemiyorum. Mutlu bir son olsun istiyorum. Kapağına bakınca çok tatlı bir hikaye okuyacakmışsınız gibi geliyor ama hikaye sizi bir yerden sarsıyor. Hani sokakta bir çift görürüz. Şu çocuğa bak ne yakışıklı, birde yanındaki kıza bak yakışmışlar mı hiç ? deriz. İnsanları tiplerine göre yakıştırırız. Şimdi böyle söyleyince ne kadar da yanlış geliyor değil mi ? Ama maalesef durum bu. Bu kitapta da bu konuya çok güzel bir şekilde değinilmiş bence. Puanım 5/5
Kül: Bana göre son zamanlarda okuduğum en iyi distopyalardan birisi Kül. Başta kader sistemine adapte olmakta zorlandım sistem bana tuhaf geldi. Şöyle ki doğduğunuz zaman kaderiniz çıkarılıyor ve kaderinize göre yaşamak zorundasınız yoksa sonunuz pek hoş olmuyor. Mesela doğduğunuzda kaderinizde sporcu olmak ve belirli bir zamanda yapılacak olan yarışı kazanmak yazıyorsa,sporcu olmak ve o yarışı kazanmak zorundasınız. Ya da kaderinizde su satmak varsa su satmak zorundasınız, hadi kolay gelsin. Neler olacağını önceden öngöremedim bir çok olayda, kitabı heyecanlı yapan şeylerden birisi de buydu bana göre. Şiddetle tavsiye ederim. Puanım 5/5
Kağıttan Kalpler: Aşk hikayelerini okumayı hep çok sevmişimdir. Onların aşklarını okurken kalbimin teklemesini, dudaklarımın aptal bir sırıtışa bürünmesini, mutluluktan kitaba sarılmayı hep sevmişimdir. Bu kitapta inanılmaz tatlı geldi bana. Kırık kalplerine rağmen yollarına devam etmeye çalışan, hayallerinin peşinde koşan bu insanların hikayesini okumak bence size de umut ve sevgi verecektir. Ben gerçekten çoğu yerde gülümseyerek okudum, bazı yerlerde mutluluktan kalp atışlarım hızlandı. Bayadır böyle romantik şeyler okumadığım için bana çok iyi geldi. Puanım 4.5/5
Konuş Benimle: O kadar anlamlı ve o kadar güzel bir kitaptı ki. İçinize işliyor. Derin düşünlere dalıp gitmenize sebep oluyor. Bana göre her çocuğun, her gencin, her yetişkinin, her öğretmenin okuması gereken bir kitap. Okuyalım ki tecavüz karşısında neler yapılmalı görelim, yapılması gerekeni bilelim, bilinçli insanlar olarak böyle şeyler karşısında Melinda gibi susup kalmayalım. Puanım 5/5
Anka'nın Dönüşü: Kitabın kurgusunu gerçekten sevdim. Türklerinde fantastik yazabileceğinin kanıtı bu kitap. Kitapla ilgili sıkıntılar elbette ki vardı. Başlarda okurken inanılmaz zorlandım çünkü çok fazla isim tekrarı vardı. Neredeyse her cümlede Carmen geçiyor ve bu okurken sizi rahatsız ediyor ister istemez. Ama olaylar hızlandıkça o ayrıntıyı unutuyorsunuz. İkinci kitabı baya merakla beklemekteyim. Puanım 4/5
Güneş Makinesi: Alın size harika bir distopya başlangıcı. İlk defa bir Türk distopyası okudum ve gerçekten bayıldım. Serseri ile Koleksiyoncunun hikayeleri o kadar güzeldi ki. Kitapla ilgili ufak tefek sıkıntılar vardı. Zaman atlamalarından ve kitap hem Serseri hemde Koleksiyoncu ağzından anlatıldığı halde bunların belirtilmemesinden dolayı puan kırdım çünkü okurken kafa karıştırıyor. Zaten 150 sayfa olduğu içinde siz alışana kadar kitap bitiyor. İkinci kitap daha uzun olur diye umuyorum çok güzeldi gerçekten. Puanım 4/5
Bir Gün Beni Ağlayacaksın: Bu kitaba nasıl yorum yapabilirim bilmiyorum. Bir insanın mutsuzluğunu, hüznünü okuyup nasıl çok sevdim diyebilirim, nasıl ona puan verebilirim bilmiyorum. Bu duygulara puan vererek onları basitleştirmek istemiyorum. Birileri bir yerlerde böylesine güçlü seviliyor, ve birileri bir yerlerde o sevgilerin kıymetini bilmiyor. Kitapta öyle cümleler var ki, bazıları kalbime saplandı kaldı. O cümlelerdeki hüznü hissettim. Mutsuzluğu, yalnızlığı hissettim. Okuyun, okutun.
Buraya kadar okuduysanız teşekkür eder, bol kitaplı günler dilerim :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder