30 Ağustos 2015 Pazar

Kitap Yorumu | Her Gün- David Levithan

Orjinal Adı: Every Day  
Türkçe: Her Gün  
Yazarı: David Levithan   
Yayınevi: Pegasus   
Sayfa Sayısı: 336  



Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.

Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil... gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum... Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat.
 Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de.  Hep böyle olageldi.

''Yepyeni, eşsiz, komik ve canınızı acıtacak kadar dürüst. Levithan, insanın kendisi gibi hissedememesi ve nereye ait olduğunu bilememesine dair ikilemi müthiş bir şekilde kaleme almış. Bu kitabı okumakla kalmadım, âdeta içime çektim."
Jodi Picoult, #1 New York Times çoksatan yazarı

''Levithan, okuyucuları ele geçirecek, karşı konulmaz bir eser yaratmış... Her Gün, bir üslup denemesi ve hayal gücü deneyi..."
Booklist


A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok.
Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor.
Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda.
Farklı bir ev. Farklı bir hayat.

Rhiannon'la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir. Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. Bir de onu aşkına inandırmaya...






Kitabı bitirdiğimde harikalığı karşısında ne diyeceğimi bilemez bir haldeydim. Hele o son. Kitap beklentilerimi karşılamakla kalmadı üstüne bile çıktı. Bu kitap için başka bir son düşünemiyorum bile ben. Eğer sonu başka türlü olsaydı bu kadar sevmeyeceğime de eminim zaten. 

Öncelikle konudan biraz bahsetmem gerekirse; A, her sabah uyandığında bambaşka bir bedende açıyor gözlerini. Kimi zaman erkek, kimi zaman kadın, zayıf, şişman, eşcinsel, gaddar, intihara meyilli, uyuşturucu bağımlısı. Her sabah bambaşka bir insan. Bir ailesi yok, arkadaşı yok, hiç bir şeyi yok. Kimseye bağlanmak yok. Ta ki bir gün Rhiannon ile karşılaşıncaya kadar. Ona aşık oluncaya kadar. 

Bu kitabı okuduğunuzda kendinizde büyük bir değişiklik hissedeceğinizi düşünüyorum. En azından bende öyle oldu. Çünkü oturdum ve düşündüm. Bizler bazen hayatımızdan sıkılıyoruz. İstediğimiz olmuyor, monoton buluyoruz, istediğimizi yapmakta özgür hissedemiyoruz bazen. Ama yinede kendimize ait bir hayatımız var bunu göremiyoruz. Her gün uyandığımızda yanımızda olan insanlar var. Bir ailemiz var. Aşık olmaktan korkmak için hiç bir sebebimiz yok çünkü yarında aynı yerde aynı hislerle uyanacağımızı biliyoruz. 


Fakat A öyle değil. A, bir yere ait olmak ne demek bilmiyor. Bir ailesi var mı bilmiyor. Hep bağlanmaktan kaçarak geçiriyor günlerini. Düşünsenize dertleşecek, sizi dinleyecek kimsenin olmadığını. Korkutucu değil mi ? İşte bu yüzden bu kitap bittiğinde kendimi de değişmiş hissettim. Ve kitapta kısa kısa her konudan bahsedilmiş olması, her yerde altını çizmek istediğim cümlelerin olması inanılmaz hoşuma gitti. Eşcinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, intihara meyilli olmak, şişmanlık, aşırı dindarlık. Hepsi ile ilgili öyle güzel anlatılmış şeyler vardı ki sevmemek mümkün değildi.

Ve ayrıca ben David Levithan'ın dilini çok sevdim. Bundan sonra okuyacağım yazarlardan kesinlikle kendisi. Üstelik bu kitabın seri olacağını öğrendim. Daha ne isterim ki ?




Buraya kadar okuduysanız teşekkür eder bol kitaplı günler dilerim :) Venüs'ten sevgilerle  :)

2 yorum:

  1. Kitapları çok güzel yorumluyorsun😊 -okuyan_kaplum

    YanıtlaSil

back to top